1 Şubat 2011 Salı

DEVRİM DEDİĞİN ÇELİK ÇOMAKTIR

Sokağın kuralları vardır; böyle asfalta kazınmış. Sekseğin çizgileri gibi. Onlar değişmez.

Şimdi şöyle düşün, mükemmel bi ordu kuruyorsun bir ülkeyi işgal ediyorsun, misal Amerika-Irak. Ya da kalem kılınçtan keskindir diyelim insanları peşinden sürükleyip kansız devrim yapıyorsun ne bileyim işte rejim değişiyor anayasalar falan. Ama seksek oyunun kuralları hep aynı. Afgan çocuklar hala çanak çömlek patladı diyor mesela saklambaç oynarken, o değişmiyor, o aynı. İstesen de değiştiremiyorsun.

Kral ol diktatör ol, sokağa sahip olamazsın. Sokağın sahibi kendisidir.

Kar yağarsa ve siz zincirsiz yola çıkarsanız kaza yaptığınızda ilk suçlamanız gereken kişi kendinizsinizdir. Burdan “kar kötü bir şeydir.” sonucunu çıkaramazsınız. Yani bir sistemin kötü sonuçlara mahal vermesi başka, kökten yanlış olması bambaşka şeylerdir. Siz insanlar ekmek kessin diye bir bıçak üretirsiniz, öbürü gider onunla adam doğrar. Bıçağı mı yasaklayacaksınız.

Küçükken kafamızı çarptığımız masayı annemiz dövdüğü için, o masanın orda olmaması gerektiğine inandırılıp hep kendimiz dışında suçlu aramaya yöneldik. Hoş bu şekilde de her şeye bir başka suçlu bulma hatamızın faturasını annelerimize kesmiş oluyoruz, yani yine başkası suçlu. Neyse...

Kavga dediğimiz şey Jackie Chan filmlerinde birbirinin etrafında dans ederek dönen insanların yaptığı şey değildir. Bir konserde sarhoş olup tipini beğenmediğiniz biriyle itişip kakışmanızdan da bahsetmiyorum. Birbirinden gerçekten nefret eden ve vücutlarına ciddi manada zarar vermek isteyen iki insanın, güçlü ya da zeki olanın değil karşısındakine daha fazla zarar vermeyi göze alabilenin kazandığı kavgasından bahsediyorum.

Bir kız için kavga edilir filmlerde, gözü morarır adamın, kız da böyle ıslak bezle yarayı siler, adam canı yandığı için ani derin bir nefes alır, kızın suratında merhamet göstergesi bi ifade oluşur adam mağrur bi şekilde önemli değil manasında bir jestle cevap verir.

Yalan.

Gözünüze yumruk yediğinizde bir hafta boyunca beyniniz ağrır. Artık parmağınızı gözünüzün köşesinden beyninize kadar sokup zonklayan yere masaj yapasınız gelir. Sürekli yaş akar gözünüzden.
Romantik hiçbir ama hiçbir yanı yok. Emin olun.

Eskiden Kartalın kenar mahallelerinden olan bir muhitte,  şu anda orada inanılmaz ironik bir şekilde Avrupanın en büyük adalet sarayının inşaatı var, çeteler kapışırdı.
Çete kavgalarının kuralları vardır, yazılı olmayan. Kemik kırılmaz, çünkü kırık olduğunda siz şikayetçi olmasanız da polis kovuşturma açar. Dayak yiyen de şikayetçi olmaz.

Anlatmak istediğim çete ya da sokak kavgası değil.

Şu anda Mısırda yumruğu havada bağıran adamın J. J. Russo’nun toplum sözleşmesi öğretisinden münezzeh halini izah etmeye çalışıyorum.

Normlar hiyerarşisinin royal flushı olan haklarını hiçbir bahanesi hiçbir aracı hiçbir özrü ve gösterişi olmadan arayan insanlardan…

Sizi izleyen görünmez gözlerden, ellerinizi bağlayan hissedilmeyen kurallardan değil, ayağınıza takılan, etinize çarpan, gözünüzü çıkaran bağlayıcı değil çarpıcı kurallardan…

Fanusun dışından…

Steril olmayan sokaklardan…

Sokağın o hoyrat, sadece fizik kanunlarını tanıyan, kuralların ötesindeki kuralları uygulamaya koyan kardeşlerimden…

Kardeşlerim, öpüyorum kanına çamur karışmış, derisi çatlamış, kemiği kırılmış ellerinizden.